Cep telefonlarının kullanılmaya başlandığı ilk yıllardan beri otomobil kullanırken cep telefonu ile konuşmanın neden olabileceği sonuçlar tartışılmaktadır.

Özellikle son yıllarda cep telefonlarının hemen herkes tarafından kullanılan bir cihaz haline gelmesiyle konunun önemi daha da artmış, elde edilen verilere dayanarak bir çok ülkede otomobil kullanırken araç kiti olmaksızın cep telefonu ile konuşmak yasaklanmıştır. Son yıllarda yapılan bazı bilimsel çalışmalar ise otomobil kullanırken cep telefonu ile konuşmanın araç kiti kullanılsa bile güvenli olmadığını göstermektedir...

ABD’de Utah Üniversitesi’nde yapılan bir çalışmada, otomobil kullanırken araç kiti ile de olsa cep telefonu ile konuşanların önündeki aracın aniden durması gibi durumlarda verdiği tepkiler kanuni sınırda alkollü olarak otomobil kullanan kişilerin tepkileriyle karşılaştırılmıştır. Sonuç olarak otomobil kullanırken araç kiti yardımıyla cep telefonu ile konuşanlarda tepki süresinin belirgin olarak yavaşladığı, kaza yapma olasılığının sınırda alkollü olan kişilerden bile daha fazla olduğu gösterilmiştir. Yine Utah Üniversitesi’nde yapılan bir başka çalışma, araç kitiyle kullanılan cep telefonunun otomobil kullanırken verilen ani tepki süresini %18 uzattığını rapor etmiştir. Bu çalışmanın sonuçları da tepki süresinde ortaya çıkan gecikmeye bağlı olarak araç kitiyle cep telefonu ile konuşan kişilerin önündeki arabaya arkadan çarpma riskinin iki kata kadar arttığını göstermiştir.

South Carolina Üniversitesi’nde yapılan bir başka çalışmada konuşmayı planlamanın ve konuşmanın dinlemeye göre insan dikkatini dört kez daha fazla dağıttığının ortaya çıkarılması, cep telefonunun araç kiti ile kullanılsa da otomobil kullanımı üzerinde olumsuz etkisi olduğu görüşünü desteklemiştir.
ABD’de Rhode Island Üniversitesi’nde yapılan bir çalışma konuya farklı bir yaklaşım getirmiş, otomobil kullanırken cep telefonu ile konuşma sırasında kazalara yol açabilen esas problemin elde telefonu tutarak konuşma olmadığını, cep telefonu ile konuşma sırasında çevresel görmenin çok azalması ve kişinin sadece karşısındaki bölgeyi görebilmesi olduğunu göstermiştir.

Normal otomobil kullanımı sırasında kişilerin gözleriyle sık olarak ve geniş açıyla tüm yolu ve çevresini taradıkları, yoldan gözlerini en uzun süreli ayırmalarının, örneğin radyoyu ayarlarken ortalama 1.6 saniye olduğu, buna karşın araç kullanırken elleri kullanmaksızın araç kitiyle dahi cep telefonuyla konuşulduğunda çevreyi tarayıcı göz hareketlerinin çok azaldığı, kişilerin sadece karşıyı görür hale geldiği belirlenmiştir. İlginç olarak araçta bulunan bir başka kişiyle konuşmanın aynı etkiyi yaratmadığını gösteren bu çalışmanın verileri de güvenlik açısından otomobil kullanırken araç kiti ile dahi cep telefonuyla konuşulmaması gerektiği sonucunu desteklemiştir.

Harvard Risk Analiz Merkezi’nin tahminlerine göre otomobil kullanırken cep telefonu ile konuşmak trafik kazalarının %6’sında rol oynayan önemli bir faktördür. Yapılan bilimsel çalışmaların sonuçları otomobil kullanırken araç kiti ile de olsa cep telefonu ile konuşmanın güvenli olmadığını göstermektedir. Bugüne kadar elde edilen verilerin devam etmekte olan bilimsel çalışmalarla da desteklenmesi durumunda yakın gelecekte otomobil kullanırken cep telefonu ile konuşmanın tamamen yasaklanmasının gündeme geleceği öngörülebilir.

26/01/2009
Dr.Osman Oram / Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi

Biribenikurtarsın.com oyunun sayfasına girer girmez hemen ilk saniyesinde çok sevdiğim World of Goo oyununu aklıma geldi. Müziği bile çağrıştırdı…

Miyazaki ustadan biraz da Tim Burton'ın elinden çıkmışcasına güzel görüntülere sahip sevimli mi sevimli, eğlenceli Goo Dünyasına bir göz atalım:

World of Goo, Amazon’da geçtiğimiz Aralık ayında en çok satan ikinci PC Games olmuş. Ayrıca Wii için olan versiyonu IGN Games tarafından “Wii Game of the Year” seçilmesi de cabası…

Sizce de benzerlikler taşımıyor mu? Yoksa ben fazla doz Goo mu almışım?

Biri‘den ödüllü bir oyun: Biribenikurtarsin.com

Birolcan, önemli bir problemle karşı karşıya: Bilgisayarı internete bağlanamıyor. Sorunun çözülmesini beklerken uyuya kalan Birolcan, rüyasında verilerin hedeflerine kayıpsız ulaşmalarını sağlamaya; kopuk kablolar, virüsler gibi sorunları ortadan kaldırmaya çalışıyor. Başarılı olursa, internete bağlanacak. Ancak Birolcan’ın yardıma ihtiyacı var.

Oyunda 16 Ocak –13 Mart tarihleri arasında her hafta en yüksek puanı elde eden 10 kişi, 4 aylık ücretsiz BİRİ ADSL paketi kazanacak. Oyunda 10 seviyeyi tamamlayan kullanıcılar arasında yapılacak çekiliş sonucunda ise kazananlara 1 adet PS3, 1 adet PSP ve 1 adet Arçelik dizüstü bilgisayar hediye edilecek.

Şimdi kurumlar markalarına sadece web sitesi yayınlayıp bırakmıyor. Artık Türkiye’de – yeni keşfedilen – yepyeni bir pazarlama mecrası olan İnternetin nimetlerinden daha fazla yararlanmak için hemen ekranın önünde olan sörfçülerle interaktif iletişime geçmeye başladılar. Başlangıç olarak banner alanlarında, zamanla da sosyal paylaşım platformlarında boy gösterdiler.

İnteraktif pazarlama kanalı olarak son zamanlarda sıklıkla tercih edilmeye başlanan ise flash tabanlı adventure türündeki ödüllü oyunlar. Oyun aracılığıyla siteye yönlendirilen İnternet kullanıcılarına markaları ve kampanyaları hakkında bilgi vererek aralarından potansiyel tüketiciler çıkarmayı planlayan firmalar aslında düşündüklerinden/koyduklarından daha fazlasını kazanıyor.

Örnekleri giderek artıyor olmasına rağmen başarılı olarak yürütülen ve akıllarda kalan proje sahibi firmaların sayısı sanırım 10’u geçmez. İnternette oyunu yeni mecra olarak önce deneyen ve sık kullananlardan benim aklıma gelen ilk firma 2001’de Coca Cola (Serinyer Mahallesi) ve 2005’de Nokia (20Lives) adventure oyun projeleri idi. Sonrasında diğer firmalar da markaları için interaktiviteye daha fazla bütçe ayırmaya başladı: Turkcell, Sony, Sony Ericsson, Vestel, Yedigün, Lipton vb..

Biribenikurtarsin.com oyununa geri dönersek, oyun benzerlerine göre ufak bir farklı ayrıntı içeriyor. Oynayabilmek için kayıt yaptırmanıza gerek yok, hediye kazanmak için oyunu bitirdiğinizde kayıt işlemini gerçekleştirebiliyorsunuz.

Katilleri, seri katilleri, sapıkları ve suçluları avlayan dünyaca ünlü seri katilimiz Dexter Morgan, evinde bulunan HTML 4 eğitim kitabıyla aynı karede yakalandı. Demek ki katiller de yeni dijital dünyada kendilerini geliştirmek için İnternetin gücünü kullanıyormuş. Ama Miami'de yaşayan Dexter, ikinci dili olan İspanyolca (dünyada en çok konuşulan üç dilden biridir) olan kitapları bulundurmayı tercih etmiş.

OLED (Organic Light Emitting Diode) TV teknolojisini Avrupa’ya taşıyan Sony Eurasia, Ocak ayı içinde eşsiz OLED TV teknolojisini seçkin SONY mağazalarında BRAVIA XEL-1 modeliyle Türk tüketicilerin beğenisine sunuyor.

Kontrast Oranı 1.000.000:1’den fazla… Geleneksel ince panel televizyona göre 1000 kat hızlı… Ekranı 3mm…

Yeni XEL-1’in kendinden aydınlatmalı ekranının sağladığı üstün görüntü kalitesi, OLED’in sunduğu tüm avantajları içeriyor. Bir yan ve arka aydınlatma sistemine ihtiyaç duyan geleneksel LCD TV'lerin aksine OLED TV’ler kendi yayılımlarını kontrol ediyor. Bir piksel söndüğünde gerçek siyah oluyor ve arka ışık sızıntısından kaynaklanabilecek tonlamalar oluşmuyor. Bu sayede siyah ile saf beyaz arasında fark (kontrast oranı) 1.000.000:1'den fazla gerçekleşiyor. Bu büyük kontrast oranı ışığın ve gölgelerin tamamen doğal, renklerin inanılmaz zengin ve ayrıntılı görünmesini sağlıyor.

11inç (28cm) XEL-1’in OLED ekranı neredeyse her açıdan kayıpsız izlenebiliyor ve bir kaç mikro saniyede tepki veriyor. Bu durum geleneksel ince panel televizyonlara göre en az 1000 kat daha hızlı olduğunu gösteriyor. XEL-1 Fine Motion görüntü işlemcisi, ekrandaki aksiyonun olabildiğince iyi görünmesini sağlıyor. "Super Top Emission" teknolojisi son bir dokunuş ile yansıtılan ortam ışığını azaltıyor ve renk saflığını güçlendiriyor.



XEL-1’in bir diğer önemli avantajı da arka ışığın olmaması. Bu sayede ekranı inanılmaz derecede ince. Cihazın 3mm inceliğinde ekranı, tabanın bir kenarından çıkan yenilikçi bir destek ile birleştiriliyor ve son derece modern bir görünüm kazanıyor.

Türkiye'de farklı kaynaklara göre ortalama 20–22 milyon arasında sigara içicisi mevcut. Araştırmalar, sigara içen herkesin sigarayı "Bir gün" bırakmayı hedeflediklerini ancak kendilerini "bugün" bırakmaya hazır hissetmediklerini gösteriyor. Bu sebeple sigarayı bırakmayı kolaylaştırmak için içicilerine sigarayı bırakmaya "hazır hissettirmek" gerekiyormuş. Bunun için çok etkili ve keyifli bir sigarayı bırakmaya hazırlık projesi oluşturulmuş: Mobil Terapi

Mobil Terapi yönteminin amacı cep telefonu üzerinden sigarayı bırakmaya hazırlık yapmak. Ayrıca sigarayı bırakmış olanlar ise “koruma programı” ile başarılarının sürekliliğini sağlayabiliyor. Allen Carr Türkiye, Türkcell ile işbirliği yaparak, Türkiye'de ilk kez cep telefonu üzerinden sigara bırakma hazırlığı projesini oluşturmuş.

Sigara içenin sigarayı bırakmaya hazırlık yapabilmesi için ihtiyaç duyduğu tek şeyin bir cep telefonu olduğunu belirten Allen Carr Türkiye merkezi, kişiyi sigarayı bırakmaya adım adım hazırlayacak olan mesajların her gün kişinin cep telefonuna gönderiyor. Bu mesajlar ise Allen Carr yönteminin uzmanları tarafından hazırlanmış. Daha fazla bilgi: www.mobilterapi.com

I Quit Smoking
Ben de eskiden günde yarım paket sigara içen biri olarak, 1 sene önce sigarayı IQS'den aldığım cesaretlendirme yardımıyla bıraktım. I QUIT SMOKING!
Sigara içerken o an, güzel ve keyifli gelebiliyor olabilir. Ama, sigarayı hayatınızdan çıkardığınızda içmenin aslında hiç de sandığınız gibi keyif vermediğini ve günlük stresinizi bastırmadığını fark ediyorsunuz. Aksine tüm bu hislerin, sigaranın kendini haklı çıkarmak için beyninize yaptığı oyunlar olduğunu fark ediyorsunuz. Bir kağıt parçasına tıkılmış tütün ve zehir parçacıklarının beyninize ve tüm vücudunuza yaptığı bu oyun bununla da kalmıyor, çok tehlikeli ve ölümcül sahnelerde başrolü sizin oynamanıza izin veriyor.

Lütfen sigaranın zararlarını göz ardı etmeyin. Şu hayatta bir keyfimiz de bu, neden bırakalım diye de sakın düşünmeyin... Çünkü "şu hayatta" sağlığınız olmadan pek bir hayatınız da olmuyor :) ...

Toplamda 7 sene sürmesi planlanan ve bu yıl üçüncüsü gerçekleştirilecek olan “Düş+Zaman= Gerçek” konferans serisinin bu seneki teması “Time to Labyrinth Exit”. Konuk konuşmacı ise hayranı olduğum Star Trek'in 1967'de Amerika'da yayınlanan ikinci sezonun "The Trouble with Tribbles" adlı "bol tüylü yaratıklı" 15. bölümünün senaristi ve kitap yazarı olan David Gerrold.

III. Düş+Zaman= Gerçek Konferansı'nın amacını “Ülkemizin, şirketlerimizin, çalışanlarımızın ve bizlerin devamlı olarak aynı problemlerle uğraşmamız ve bulduğumuz bütün çözümlerin ise yeni problemler yaratmasıdır.Çözüm yukarıdan bakabilme sanatını bilebilmektir. Kriz de fırsat da sadece bizim bakış açımızdan kaynaklanır. Ancak yukarıdan bakabilirsek fırsatları ve çözümleri görebiliriz.” cümleleriyle ifade ediyorlar.

02 Şubat 2009 tarihinde Conrad İstanbul’da gerçekleştirilecek olan konferansta konuk konuşmacılar anlatılan bu bakış açısını paylaşarak, katılımcıların içlerinde bulunan yaratıcılığının ortaya çıkmasını sağlayacak. “Uzay Yolu, Alacakaranlık kuşağı ve buna benzer bir çok senaryo yazdım. Yapıtlarınızın iyi olması önemli değil, onları yaşatan sizin pazarlama tekniğinizdir. Geleceği bugünden pazarlamak için sizlerleyim” diyen David Gerrold'ın 1972'lerde yazdığı aynı zamanda Hugo ve Nebula Ödülleri için en iyi roman kategorisi adayı olan "When H.A.R.L.I.E Was One" bilim-kurgu romanı da, Virüs teriminden bahseden ilk eser olma özelliğini taşıyor. Tıpkı canlılardaki biyolojik virüsler gibi çalışan VIRUS adındaki bir bilgisayar programınına romanda yer vermiş.

Yine Gerrold'un yazdığı kısa hikayeden yola çıkarak senaryolaştırılan "Martian Child" eseri,(Marslı Çocuk / Merhaba Dünyalı) sinemada Menno Meyjes'in yönettiği ve başrolünde John Cusack'ın bilim-kurgu romanı yazarı olarak rol aldığı filmiyle 2007 sonunda karşımıza çıktı. "K-Pax" gibi bir etkisi olsa da küçük oyuncu Bobby Coleman'ın ikna edici oyunculuğu oldukça etkileyici.
www.asemble.org