Teknoloji her zaman her şeye ilaç olamayabiliyor. Kendi makinelerinizi kendiniz inşa etmek zorunda kalabilirsiniz.
Üç boyutlu yaşantımızı anlamlandıran hatta sınırlandıran en kıymetli olgu, su gibi gürül gürül akan ve durdurmak için barajların bile kafi gelemeyeceği, zamandır.
H.G. Wells 112 yıl önce yazdığı “Time Machine” kitabında pek çok bilim insanının da kabul ettiği gibi zamanı dördüncü boyut olarak nitelendirmiştir. Günümüz insanoğlunun teknolojisi, zaman içersinde yolculuk yapmayı mümkün kılamıyor. Ama evrenin en büyük teknolojisi ile buna biraz yaklaşabilmek mümkün.
Uzayın en büyük teknolojisi “İnsan”, makinelere gerek duymadan hatta yolculuk yapmaya bile ihtiyacı olmadan bunu başarabilir. Nasıl mı? Kendine zaman yaratarak, yapacaklarını gözden geçirerek, herkesin erişebildiği kaynaklardan faydalanıp gün boyunca harcanan saatlerini geri getirmesine gerek kalmadan günlük işlerini planlayarak... Örnekleri çoğaltabiliriz. İlacı zaten biliyorsunuz, sorun problemi görmek ve kabullenmek.
Bize verilen en kıymetli hazinemiz zamanımızı bizden çalanlardan kendimizi alıkoymak gerek.
Bilmek ya da biliyor gibi görünmek
Küresel ısınma ve önlemleri hakkında her türlü konuyu cümle içinde dahi olsa gündemine taşıyan pek çok alakasız kişi ve kurumlar olduğunu, bunların her geçen gün devasa arttığını görüyoruz. Her türlü ciddiyete sahip evrensel sorunlar, yeri geliyor dünyanın alay konusu olabiliyor.
Geçtiğimiz ay okuduğum bir köşe yazısında, Beyaz Saray’ın onayı ile Amerikan Merkezi Haberalma Teşkilatı CIA’nin sorgulama sırasında bazı “işkenceler” için başvurduğu suyu artık kullanmayacağını açıkladığı yazıyordu. Bunun sebebi aslında oldukça basit. Cenevre sözleşmesinin şartları altında Amerikan hükümeti, CIA’nin şüphelileri konuşturabilmek için izlediği yolda işkence olmasın diye, araç olarak suyu kullanmaktan vazgeçmesini söylemiş. Bu kadar.. Ama dünyanın bazı köşelerinde bu haber, suçlarını itiraf ederken de “Küresel Isınma” önlemlerini dürüstçe açıklayan bir devlet kuruluşu olarak yer aldı. Ne kadar ilginç değil mi?
Herhangi bir yerden öğrendiğiniz bilgiyi kendi dünya görüşünüz, felsefeniz, kültürünüz ve kafanızın alabildiği ölçülerde değerlendirip sonrasında da araştırmak ve sorgulamak bir yana dursun, sadece sahip olduğunuz o eşsiz kişisel bilgi kütüphanenizin derin bilgileri ile ortaya öylesine atlamak kolay bir iş olsa gerek. Örnekleri çok fazla sayıda olduğuna göre.. Peki zararı ne? İnsanları bilgilendirmek yerine gereksiz safsata ile boşlukları doldurmak. Zaman hızla akıyor. Yetişmeniz gerek, yoksa yavaşlar geride kalırsınız. Bilgi çağında kimsenin sizin kişisel zamanınızı çalmasına müsaade etmeyin. “Görelik Kuramı”nı kendimize göre uygulayamayacağımıza göre..
Seda İrengü Özmen / Home & Technology Ekim 2007
Agora / Editör