8 yaşında okuduğum ilk fantastik roman Alice Harikalar Diyarında ile başlayan farklı boyutlara olan yolculuğum, beni sonrasında hiç bırakmayacağım yeni dünyalara kapılar açmıştı.
Özellikle Bilim Kurgu ve Fantastik türlerinde olan kitaplarla başlayan, sonrasında oyun, çizgi roman, çizgi film, anime, FRP ile devam eden seyrüsefer maceralarım sırasında pek çok hayali kahramanlarla tanıştım. Her birinin farklı hikayesi, farklı dünyaları ve en önemlisi verdikleri farklı öğretileri, mesajları vardı.
Süper olan, olmayan tüm kahramanların hayat hikayeleri sadece sevenlerine yardımcı olmadı elbette. Özellikle 2000'lerin Hollywood'unda artık tamamıyla tükenen senaryo ve hikaye sorununa hızır gibi yetişen kahramanlar, paraların su gibi aktığı bütçeleriyle, hararetli gişe hasılatlarının yapılmasını da sağlamış oldular.
Birbiri ardına çekilen çizgi roman, çizgi film uyarlamaları, gişede hikayeleri kuşa çeviren yapımcılarını sevindirirken, hayranlarını büyük çoğunlukla hüsrana uğrattı. Günümüzün sinema izleyicisine tüketici gözüyle bakan film endüstrisi, beyazperdede görmek istenileni değil, bir sinema bileti karşılığında iki saatlik aksiyon ve efekt şöleni sunmayı uygun görüyor. Çoğunlukla karakterlerden bağımsız gelişen hikaye anlatımıyla ilerleyen, verilmesi gerekenleri adeta bir anda uçup giden sabun köpüğünün üstüne yerleştiren, bir mesaj verebilme kaygısını da yer yer taşıyan uyarlamalar oldu bu filmler.